Dergi kolektifimiz, pandemi sürecinde evinde kalamayanların seslerini duyurmak için bir çağrıda bulundu. Fabrikalarda çalışan işçilerden, müzisyenlere, pek çok dostumuz bize ulaştı. Bizler de emekçilerin öykülerini, bazı yazım hatalarını düzeltmek dışında fazla dokunmadan yayınlıyoruz. Sizler de bize öykülerinizi ulaştırmak isterseniz, sanatvehayat2015@gmail.com adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.
Ben bir fabrikanın montaj bölümünde çalışıyorum, aslında mesleğim var ve maalesef ki Türkiye koşullarında birçok insan gibi ben de kendi mesleğimi yapamayanlardanım. Geçtiğimiz şu süreçte ben de çoğu insan gibi Corona salgınının olduğu bu zamanda işe gitmek zorunda olanlardanım. Salgının yoğun yaşandığı ve yoğun ölüm ve hastalık kapma riskinin olduğu günlerde iş yerim Covid 19 salgını kapsamında önlem alarak çalışmaya bir süre devam etmemiz gerektiğini düşündü. Alınan önlemler şunlardı, işe başlamadan fabrıka girişinde ateş ölçümü, 1,5 m mesafe arayla çalışmak, maske takma zorunluluğu, sık sık el yıkama ve dezenfektanla sık sık elimizi dezenfekte etmek, yemek saatlerinde bölüm bölüm belli düzene uyarak yemek alıp, bu düzenlemeye uyarak, karşılıklı olmayacak şekilde oturarak yemek yeme, molalarda bu mesafelere uyma, iş bitiminde el yıkama, paydos etmede yine 1,5 m kuralına uyarak paydos etmek gibi. İş yerim bir iki hafta çalıştıktan sonra bir karar alarak bütün personeli yıllık izinlerini kullanmaları ve bu süreçte dışarı çıkmamaları gerektiğini de belirterek yaklaşık 11 gün izne çıkardı. 11 günün bitiminde yetişmesi gereken işlerden dolayı tekrar iş başı yaptık. Bizim bölüm 34 kişiden oluşmakta, herkesin içinde bir korku ve bu birbirine yaklaşmadan iş yapma, acaba karşımdakinde hastalık var mı endişesi had safhada, ne kadar belli etmek istemezlerse de hal ve hareketleri bunu sürekli göze sokmakta. Herkesin tek endişesi “hastalık kaparsam aileme bulaştırırım” düşüncesi ve korkusu oldu. Ben de korkarak işe gidip geliyorum, annem 54 yaşında ve birçok yönden bünyesinin bu hastalığı kaldıramayacağı düşüncesindeyim. İşe yürüyerek gidip eve gelme süresince, işe giden ve gelen insanlarla karşılaşıyorum. Bu endişe karşılaştığın insanlarda da had safhada, kaldırımda beni gören insanlar hastalık varmış gibi yan yana gelmeme çabalarına giriyorlar, evet bunun için haklılık payları var ama bu yine de çok üzücü ve kırıcı da oluyor her açıdan. Şu süreçte zorunlu olmayan sektörlerde işçilerin ücretli izne çıkarılması gerekirken bir şekilde çalışmak durumunda kalıyoruz, çünkü işi kaybetmeyi göze alamıyoruz ve her ay bizi bekleyen faturalar, ev kredisi buna zorunlu kılıyor. Umarım bu hastalığı biran önce ülke olarak çok kayıp vermeden atlatırız. O kaçırdığımız güzel günleri o bir birimize sarıldığımız günleri yeniden yakalarız. Hepimizin tek dileği artık bu oldu.
Kıymet, Beylikdüzü.